Üveys İbnu Amir el-Karanî, halkımız tarafından Veysel Karani olarak bilinir. Tabiîn’in (sahabeyi görenlerin) büyüklerindendir. Resûlullah’ın (s.a.v.) sağlığında Müslüman olmuştur. Annesine olan saygısı Resûlullah’la (s.a.v.) karşılaşmasına mani olmuştur.
Üveys’in annesinden bir tek isteği vardı. Günlerdir bu isteğini zihninde bekletiyor, anneciğinin neşeli bir anında teklifini yapmayı tasarlıyordu. Beklediği anın geldiğini gördüğü bir sırada isteğini şöyle dile getirdi:
– Sevgili anneciğim bende çok hakkın var. Bunu bilen evladın olarak yanından bir an olsun ayrılmak istemem. Senden Medine’ye kadar gidip gelmem için izin vermeni istiyorum. Hemen herkesin ziyaret edip sohbetiyle şeref bulduğu ahir zaman peygamberini görmezsem gözlerime uyku girmeyecek. Ne olur bana izin ver. Resûlullah’ı bir defacık olsun göreyim. Sonra hemen dönerim.
Annesi Üveys’i çok seviyordu. Onu gözünden bir gün olsun ayırmaya razı olamıyordu. Ancak bu istek başka isteklere de benzemiyordu. Resûlullah vardı işin içinde. İzin vermeliydi. Düşündü ve şöyle dedi:
-Oğlum, Resûlullah’ı ziyarete gitmene izin vereceğim, ama Peygamber’in evine varacak, ziyaretini yapacak, başka hiçbir yere uğramadan hemen geri döneceksin. Evinin dışında bir yere gitmene iznim yoktur. Bunu unutma!
Üveys’in sevincine diyecek yoktu. Şartlı da olsa izin çıkmıştı. Demek Medine’ye gidecek. Resûlullah’ın evine varacak, bir iki dakikalık da olsa sohbetinde bulunacaktı. Artık bundan büyük bir saadet olamazdı. Hemen yol hazırlığını yaptı. Heybesinin iki gözüne Yemen hurmalarından doldurdu. Annesinin elini öpüp duasını alarak yola koyuldu.
Tozlu yollar, kumlu çöller ona engel değildi. Gönlüne Resûlullah ‘ı görme sevdası düşmüş, kalbine Peygamber aşkı dolmuştu. Yemen illerinden Medine çöllerine doğru ilerlerken yakıcı ve zorluklar gözüne gözükmüyordu.
Yolda bir kervana rastlıyor, onlara katılıyor, daha sonra yönlerini değiştiren kervanları bırakıyor, kasideler, ilahiler söyleyip, Medine yolunda devam ediyordu.
İşte Medine görünmüştü. Peygamber şehrinde Resûlullah’ın hasretini giderecekti. Sora sora aradığı yere yaklaştı. Kime sorsa:
– Resûlullah’ın evi Mescid-i Nebi’nin bitişiğinde, diyordu.
İşte hurma dallarından örülmüş çatısı ile, kıldan dokunmuş perdeli kapı, Hz. Peygamberin odaları gözükmüştü.
En baştaki kapıya yaklaştı. Bütün gücünü toplayarak seslendi:
– Yemen’den ziyaret için geldim, Resûlullah’ı görmek istiyorum!
Cevabı heyecanla bekledi. Kalbi tık tık vuruyor, nasıl bir karşılık alacağını heyecanla bekliyordu. Beklediği cevap geldi:
– Resûlullah evinde yoktur. Medine’nin filan mahallesi ne kadar gittiler. İster mescide gidin, geri dönmesini bekleyin, ister o mahalleye gidin. Orada ziyaretinizi yapın.
– Ben ne o mahalleye gidebilirim ne de mescid de Resûlullah’ın dönmesini bekleyebilirim. Annem izin vermedi bunlara. “Sadece evine gideceksin, başka yere iznim yok.” dedi.
Ortalığı derin bir sessizlik kaplamıştı, düşünüyordu. Annesinin dediğini yerine getirmeli, sözünden çıkmamalıydı, anne sözüydü bu. Ama beri tarafta da Resûlullah vardı. Onun ziyareti söz konusu idi. Zihninde sualler uçuştu, cevaplar çatıştı. Ama anne sözüne sadık kalmak, verdiği sözünde durmak ağır bastı. Kendi kendine söylenerek döndü:
– Gidemem, başka yere gidemem. Oturup Hz. Peygamber’in dönmesini de bekleyemem. Annemin izni yok çünkü. Anlaşılan kısmet değilmiş. Zaten benim gibi bir garip kim oluyor ki, her gün Cebrail ile görüşen bir zatın huzuruna girecek, sohbetinde bulunacak? Ben de amma cüretkâr bir gençmişim ha?…
Üveys üzüntülerini gönlüne gömdü, geldiği yoldan geri dönmeye karar verdi. Sanki izinden basa basa geri geliyor, yol boyunca da hüzün gözyaşı döküp, elem kasideleri söylüyordu. İşte Yemen hududu içine girmiş, Karan köyüne de gelmişti. Hiç olmazsa biricik annesinin sözünü tutmuş, onun emrinden dışarı çıkmamıştı. O yeterdi kendisine. Sevgili annesi durumu anlayınca Sevgili oğlu Üveys’ine şöyle dua etti:
– Oğlum, sen dünyada beni memnun ettin, Allah da ahirette seni memnun etsin. Dünyada göremediğin Resûlullah’ı ahirette görüp O’na komşu olasın.
Beri tarafta evine geri dönen Resûlullah (s.a.v.) Hz. Aişe validemize sordular:
– Kim geldi buraya, ya Aişe?
Yemen’den bir genç ziyaretinize gelmişti. Sizi evde bulamayınca annesinin izni olmadığı için yanınıza kadar varamadı, oturup da bekleyemedi. Memleketine geri döndü.
Efendimizin cevabı şöyle oldu:
– Kapıdaki nurdan Üveysin geldiğini anladım. O, annesine itaat edip etmeyeceği hususunda imtihan oldu. İmtihanı da kazandı. Dünyada beni görmesi nasip değilmiş. Ama ahirette komşum olacaktır.
İNŞAALLAH BEN VE BENİM GİBİLER DE O İMTİHANI KAZANIR .DUA EDİN
Hayatta her insanın farklı farklı imtihanı var. Rabbim karşımıza çıkan imtihanlardan hayırlısı ile çıkmayı cümlemize nasip etsin.