Nebiy-i Ekrem (s.a.v.) “Namaz dinin direğidir.” buyuruyor. Nasıl ki bir çadırın direği çekildigi zaman çadir ayakta duramaz ve yikilirsa, namaz kilmayinca da kisinin dini ayakta durmaz. Nebiy-i Ekrem (s.a.v.) “Namazı kim terk ederse kâfir olur.” buyuruyor. Üç mezhep imami bu Hadis-i Serif’e göre, beş vakit namazı arka arkaya özürsüz olarak geçiren kişinin küfre girmis olacaği için boynunun vurulmasi gerektigine hükmetmişlerdir. Yalniz Imam-i Âzam (r.aleyh) bu Hadis-i Serif’i “Resulullah (s.a.v) bu Hadis-i Serif’i ‘Eger kişi bundan sonra namaz kılmayacağım diye niyet ederse kâfir olur.’ mânasinda buyurmuslardir. Bunun disinda tembellikten, ihmalkârliktan veya baska endiselerden dolayi namazi kilmazsa kafir olmaz, günahkâr olur.” seklinde hükmetmistir. Imam-i Âzam (r.aleyh)’in bu hükmü kisinin küfre düsmesini engellemek için bir ruhsattir, namazi kilmamak için bir kolaylik degildir. Zira namaz Islâm’in olmazsa olmazidir.
Namazin bir edâsi vardir bir de kabulü vardir. Namazin edâsinin sarti; kisinin güzelce temizlendikten sonra abdest almasi; namazin on iki farzina ve tâdîl-i erkâna riayet ederek kilmasidir. Bunlari yaptigi takdirde namaz borcu kisinin üzerinden düsmüs olur. Ulemanin beyanina göre bir namaz geçirmenin karsiligi seksen yillik cehennem azabidir, Allah (c.c.) cümlemizi muhafaza buyursun. Hâlbuki namazin kabulünün sarti namazda Allah (c.c.) disinda bir seyi düsünmemektir. Bunu basarabilen kullari için Allah (c.c.) “O müminler ki namazi huzur husu içerisinde kildilar, onlar muhakkak felaha dahil oldular.” âyet-i celîlesi ile kat’i olarak felah vaad ediyor. Bu ayet-i kerimedeki müjdeyi iyi kavramak gerekir. Allah (c.c.) felaha dahil olma konusunda Âl-i Imran sûresinin sonunda “Ey iman edenler; sabredin, sabri tavsiye edin, Hakk Teâlâ Hazretlerine rabt-i kalb edin (Cenab-i Haktan ayri kalmayin, O’nu unutmayin), Allah (c.c)’tan da korku üzere, olun umulur ki felâha dâhil olursunuz” buyurarak bes tane sart saymistir ve sonunda “umulur ki felâha dâhil olursunuz” buyurmustur. Halbuki namazi huzur husu içerisinde kilanlar için dogrudan “muhakkak felaha dahil oldular” buyurmustur. Resulullah (s.a.v.) “Bir kisi iftidah tekbirinden namazdan selam verinceye kadar, iki rekâtta Allah (c.c.) disinda bir sey düsünmeden, iki rekât namaz kilarsa cennetlik olur.” buyururarak namazi hakki ile kilabilmenin ne derece mühim ve zor oldugunu bize bildirmektedir.
VELİLERİN NAMAZI
Saad ibn-i Muaz (r.a.) “Müslüman oldugumdan su ana gelinceye kadar, namaz kilarken Allah (c.c.) disinda bir sey düsünmek, benden katiyen vârid olmamistir” diyor. Hasan-i Basrî hazretleri sahabe efendilerimiz için “Onlarin kalplerinde iman daglar gibi sabitti” diyor. Tabiki o zâtlara Allah (c.c.) öyle bir iman nasib etmis ki; Resulullah (s.a.v.)’in o hidayet günesini görür görmez O’na öyle bir askla, sevkle, candan muhabbetle baglanmislar ki bu neticeye varmislar. “Müslüman oldugum andan itibaren” diyor, Allah (c.c.) sefaatine nâil eylesin.
Hz. Ali (r.a.) efendimizin ayagina mizrak (veya ok) batmis. Kendisine “Çikarirken agrisina dayanamazsin, seni bir yere direge baglayip daglayalim.” dedikleri zaman “Hayir hiçbirine gerek yok, ben namaza durayim siz çeker çikarirsiniz benim haberim olmaz.” cevabini veriyor. Sonra Hz. Ali (r.a.) namaza duruyor, mizragi (veya oku) çekip çikariyorlar. Namazi bitirince “Çikardiniz mi?” diye soruyor. Ayagindaki mizragin (veya okun) çikarilmasini dâhi hissetmeyecek kadar huzur ve husu içinde kiliyor namazi. Hz. Ali (r.a.) namaza baslamadan evvel Allah (c.c.)’in “Biz bu yükü daglara taslara arz ettik, yüklenmekten kaçindilar. Insanoglu zalimdir, cahildir, o yüklendi bu yükü.” lafzina ithâfen “Daglarin, taslarin, semâvâtin yüklenemedigi yükü yüklenme zamani gelmistir.” derdi. Allah (c.c.) bizi de bu zâtlarin yolunda olmayi, onlar gibi namaz kilmaya çalismayi nasib etsin. Bu nasil inançtir, bu nasil imandir, bu nasil Allah (c.c.)’a baglanmaktir, nasil O’nu görür gibi ibadet etmektir, Allah (c.c.) bizleri de onlarin yolunda eylesin.
Sahabe disindan bir örnek ise tabiinden veya tebey-i tabiinden olan ehlullahin büyüklerinden Fudayl Ibn-i Iyaz hazretleridir. Kendisinin eli kangren olmustu ve kesilmesi icap ediyordu. Ona da “Seni direge baglayalim, keserken dayanamazsin.” diyorlar ve o da cevâben “Gerek yok. Ben namaza durayim, siz kesersiniz, benim haberim olmaz.” diyor. Hazret namaza duruyor, elini kesiyorlar, haberi olmuyor. Yine ehlullahtan bir baskasi namaz kilarken kildigi yerin çatisi yikiliyor. Sadece kendi üzerindeki kismi kaliyor, haberi dâhi olmuyor. Etraftan gelip “Efendim acele edin, dam göçüyor. Çabucak buradan ayrilin, altinda kalmayin göçügün” diye haber veriyorlar.
Imam-i Âzam hazretlerinin âdeti geceleri namaz kilarken iki rekatta Kur’an-i Kerim’i hatmetmekti. Bunun disinda bazi rivayetlere göre bir tanesi kesin olmak üzere birden fazla defa da tek rekatta hatmettigi nakledilmistir. Bir gece yine bu sekilde namaz kildiktan sonra etrafindakiler “Efendim siz daha evvel iki rekâtta hatmederdiniz.Bu sefer birinci rekâti çok uzun tuttunuz, neredeyse sabah namazi vakti girmek üzereyken rükû edip o rekâti tamamladiniz ve ikinci rekâtta da çok kisa bir sure okuyup namazi tamamladiniz. Bunun sebebi ve hikmeti nedir?” diye sordular. Imam-i Âzam hazretleri cevâben “Kur’an’in tadi beni öyle bir sardi ki Nas sûresine gelince uyandim.” buyuryor. Bu nasil bir husudur, nasil bir huzurdur, nasil bir Allah (c.c.) ile beraber olmaktir, bu nasil Kur’an okumaktir? Namaza Fatiha sûresi ile basliyor, Bakara, Âl-i imran derken Kur’an’in tadi kendisini öyle sariyor ki Nas sûresine gelip Kur’an’i hatmedince uyaniyor. Buna benzer örnekler Islam tarihinde epeyce vardir. Allah (c.c.) bizleri bu zâtlarin sefaatine nâil eylesin ve bizlere bu zâtlarin yolunda gitmeyi nasib eylesin.