1- ÂFÂKÎ
Mekke’nin etrafındaki “mîkat” denilen noktaların sınırladığı bölgenin dışında ikâmet eden kimselerdir.
2- ARAFAT
Mekke’nin yaklaşık 25 km. güney doğusunda (yaya 6 saat mesafede) Harem sınırları dışında bir bölgenin adıdır. Haccın iki rüknünden biri olan “Vakfe” Zilhicce’nin 9’uncu günü burada yapılır. “Cebel-i rahme” denilen tepe de buradadır. Burada bulunan Nemire Mescidi’nin güney kısmı, Arafat bölgesinin dışında kalır.
3- BEDEL
Başkası adına hacceden, vekîl olarak hacca gönderilen kimse demektir.
4- BEDENE
Deve ve sığır cinsinden olan kurbana “bedene” adı verilir.
5- CEM-İ TAKDÎM
İkincisinin henüz vakti girmeden, iki vakit namazı birlikte kılmaktır. Hac’da Arafe günü Arafat bölgesinde, öğle ile ikindi namazını, öğle vakti içinde birlikte kılmak sünnettir.
6- CEM-İ TEHÎR
Birincisinin vakti çıktıktan sonra, iki vaktin namazını birlikte kılmaktır. Hac’da, bayram gecesi Müzdelife’de akşam ve yatsı namazlarını yatsı vakti girdikten sonra birlikte kılmak vâciptir.
7- CEMRELER
Mina’da birbirine birer ok atımı uzaklıkta “3” taş kümesi (cemre) vardır. Bunlar:
- Akabe Cemresi (Cemre-i Akabe veya Cemre-i Kübrâ): Halk arasında “Büyük Şeytan” denir.
- Orta Cemre (Cemre-i Vüstâ): Halk arasında “Orta Şeytan” denir.
- Küçük Cemre (Cemre-i Ûla): Halk arasında “Küçük Şeytan” denir.
Şeytan taşlama, (remy-i cimâr) bu üç cemre’ye yapılır.
8- CİNÂYET
Hac’da cezâyı gerektiren fiil ve davranışlara “cinâyet” denir.
9- DEM
Koyun ve keçi cinsinden olan kurbana “dem” adı verilir.
10- FEVÂT
Süresi içinde Arafat vakfesine yetişememek, vakfenin vaktini kaçırmak demektir.
11- FİDYE
İbadette yapılan kusur ve noksanların tamamlanması için ödenen cezâlara “fidye” denir.
12- HAC
Belirli zamanda Kâbe’yi ve etrafındaki bir kısım kutsal yerleri usûlüne uygun olarak ziyâret etmek ve buralarda yapılması gereken diğer menâsiki yerine getirmektir.
13- HAC AYLARI
Hac menâsikinin başladığı ve devâm ettiği aylardır ki ŞEVVAL ve ZİLKADE ayları ile ZİLHİCCE’nin ilk on günüdür. Bu aylardan önce ihrâma girmek kerâhetle câiz ise de, haccın diğer menâsikini yapmak câiz değildir.
14- HAC GÜNLERİ (eyyâmü’l-hac)
- Eyyâm-ı malûmat (Belirli günler): Zilhicce’nin ilk 10 günüdür. Terviye, Arafe ve kurban günleri bunlardandır.
- Eyyâm-ı madûdât (Sayılı günler): Beş vakit namazın farzlarından sonra “tekbir” alınan günlerdir. Arefe günü (9 Zilhicce) sabahından bayramın dördüncü (13 Zilhicce) gününe kadar 5 gündür. Bunlara “Eyyâm-ı Teşrîk” (Teşrik tekbirlerinin alındığı günler) de denir.
- Yevm-i Terviye (Terviye günü): Zilhicce’nin 8’nci günüdür. Hacıların, bu gün sabah namazını Mekke’de kılıp güneş doğduktan sonra Mina’ya çıkmaları ve geceyi Mina’da geçirmeleri sünnettir.
Terviye “suya kandırmak” veya “gördüğü rüyâ üzerinde düşünmek” demektir.
Mina’da su olmadığından, hacılar kendilerini ve hayvanlarını iyice suya kandırdıktan sonra Mekke’den çıktıkları veya Hz. İbrahim gördüğü rüya üzerinde bugün düşündüğü için, bu güne “Terviye günü” denir.
“Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i kurban kesmekle ilgili rüyâsını o gece görmüş, Terviye günü bu rüyâ üzerinde düşünmüş, ertesi Arefe günü bunun sâdık rüya olduğunu anlamış, bayram günü de Hz. İsmail’i kurban etmeye teşebbüs etmiş olduğu” rivayet edilir.
- Yevm-i Arefe (arefe günü): Zilhicce’nin 9’uncu günüdür. Haccın en önemli rüknü olan “vakfe” Arafat denilen bölgede bu gün yapılır.
- Yevm-i Nahr (Kurban kesme günü): Zilhiccenin 10’uncu günüdür.
- Eyyâm-ı Nahr (Kurban kesme günleri): Zilhiccenin 10, 11, 12’inci günleridir. Hacılar bu günlerde “Mina” da bulunduğundan bunlara “Eyyâm-ı Mina” (Mina günleri) de denir.
- Eyyâm-ı Teşrîk (Teşrik günleri): Zilhiccenin 11, 12 ve 13’üncü (bayramın 2, 3 ve 4’üncü) günleridir. 5 vakit namazın farzlarından sonra teşrik tekbirlerinin alındığı Arefe sabahından, bayramın 4’üncü günün akşamına kadar olan 5 güne de denir.
- Eyyâm-ı Mina (Mina günleri): Mina’da şeytan taşlama (reym-i cimâr) menâsikinin yapıldığı günlerdir.
15- HACCIN EDÂ ŞEKİLLERİ
Edâ edilişi itibariyle hac “üç” kısımdır.
- İfrad haccı: Umresiz yapılan hactır. Hac ayları içinde, hacdan önce umre yapmayarak sadece hac menâsikini ifâ edenler. “İfrad haccı” yapmış olurlar.
- Temettu haccı: Aynı yılın hac aylarında umre ve haccı ayrı ayrı ihramlarla edâ etmektir. Hac ayları girdikten sonra umre yapıp ihrâmdan çıkan, daha sonra memleketlerine dönmeden yeniden ihramlanarak hac menâsikini de edâ eden kimseler, “temettu haccı” yapmış olurlar.
- Kıran haccı: İkisine birden niyetlenerek, umre ve haccı bir ihramda birleştirmektir. Hac ayları içinde önce umre yapıp, ihramdan çıkmadan (aynı ihram ile) hac menâsikini de edâ eden kimseler, “kıran haccı” yapmış olurlar.
16- HACCIN KISIMLARI
Hükmü itibariyle hac, farz, vâcib ve nâfile olmak üzere “üç” kısımdır.
- Farz olan hac: Belirli şartları hâiz olan kimselerin, ömürlerinde bir defa yapmaları gereken hacdır. Bu şartların neler olduğu yerinde açıklanacaktır.
- Vâcip olan hac: Üzerine farz veya vacip olmadığı halde, bir kimsenin adayarak üzerine vacip kıldığı hacdır. Başladıktan sonra bozulan nâfile haccın, kazasıda vâciptir.
- Nâfile hac: Farz olan hac edâ edildikten sonra, ikinci, üçüncü defa yapılan hac nâfile olduğu gibi, haccetmekle yükümlü olmayan çocuk veya kölenin yapacağı hac da nâfile olur.
17- HÂCER-İ ESVED
18-19 cm. kutrunda, kırmızımsı, esmer, parlak bir taştır. Kâbe inşa edilirken Hz. İsmail tarafından Ebû Kubeys dağından getirilen bu mübârek taş, tavafa başlanacak yere işâret olmak üzere, hâlen bulunduğu köşeye konulmuştur. Tavafa başlarken, her şavtın sonunda ve sa’ye başlarken bu taşı istilâm etmek sünnettir;
Hz. Ömer:”Çok iyi biliyorumki sen, faydası da zararı da olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlüllah (s.a)’ın öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim” demiştir.
18- HALK ve TAKSÎR
“Halk”, saçların dipten tıraş edilmesi; “taksîr” ise saçların kısaltılması, demektir.
19- HAREM BÖLGESİ
Mekke ve etrafında bitkileri koparılmamak ve hayvanları avlanmamak üzere sınırları belirlenmiş bölgeye “Harem” denir. Bu sınırların dışında kalan yerlere ise “Hıll” denir. Harem bölgesinin sınırları, Cibril (a.s)’ın göstermesiyle Hz. İbrahim tarafından belirlenmiş, bu sınırları gösteren işâretler Rasûllah (s.a) tarafından yenilenmiştir. Harem bölgesinin Mekke’ye en uzak sınırı Cidde istikametindeki “Hudeybiye”; en yakın sınırı ise Medine istikametindeki “Ten’im” dir. Harem bölgesinde ikamet edenler, umre için ihrama girmek üzere, genellikle Ten’im’e gittiklerinden buraya “Umre”; buradaki camiye de “Umre Mescidi” denilmektedir.
20- HATÎM ve HICR-İ KÂBE
Kâbe’nin kuzey batı duvarı (Rükn-i Irâkî ile Rükn-i Şâmî arası)’nın karşısında, zeminden 1 m. kadar yüksek 1,5 m. kalınlığında yarım daire şeklinde bir duvar vardır ki, buna “Hatîm”; bu duvar ile Beytüllah arasındaki boşluğa “hıcr” (Hıcr-i Kâbe, Hıcr-i İsmail veya Hatîra)” denir.
Hıcr-i Kâbe’de namaz kılınır, dua edilir, fakat kıble olarak buraya karşı namaz kılınmaz.
Hz. İbrahim’in yaptığı Kâbe binasına bu kısım da dâhildi. Peygamberimizin nübüvvetinden 5 yıl kadar önce Kâbe’nin Kureyş kabilesi tarafından yapılan tâmiri sırasında inşaat malzemesi yetmediği için, bu kısım binanın dışında bırakılmıştır. Hz. İsmail ile annesi Hâcer’in buraya defnedilmiş oldukları rivayet edilir. Kâbe’ye dâhil olduğu için, tavafın, bu duvarın dışından yapılması vâciptir. Kâbe üzerine yağan yağmur sularının aktığı “Altın Oluk” (Mizâb-ı Kâbe), Beytullah’ın bu kısma bakan duvarının üst kenarının ortasında bulunur.
21- HEDY
Harem bölgesinde, hacla ilgili olarak kesilen kurbanlara “Hedy” denir.
22- HERVELE
Sa’yın her şavtında Safâ ve Merve adlı tepeler arasındaki vâdî tabanına inildiğinde, yeşil ışıkla işâretli sütunlar arasında, erkeklerin sür’atli, çalımlı ve canlı yürümeleridir. Erkekler için sünnettir. Kadınlar “hervele” yapmazlar.
23- HILL
Harem bölgesi ile mîkat sınırları arasında kalan yerlere “Hıll” denir.
24- IZTIBA
Ridâ’nın bir ucunu sağ koltuk altından geçirip sol omuz üzerine atmak, böylece sağ omuz ve kolu ihram’ın dışında bırakmaktır. Remel yapılması gereken tavafların bütün şavtlarında “ıztıba” sünnettir. Tavaf bitince omuz örtülür; tavaf namazı, omuz örtülü olarak kılınır.
Remel yapılan tavaflar dışında hiçbir zaman ıztıba yapılmaz.
25- İHRAM
Hac ve Umre niyetiyle, diğer zamanlarda helâl olan bir kısım fiil ve davranışları, kişinin kendisine belirli bir süre için harâm kılması demektir. Bu esnada erkeklerin büründükleri “ridâ ve izâr” denilen iki parça örtüye de halk arasında “ihram” denilmektedir. İhram niyyet ve telbiye ile olur.
26- İHRAM NAMAZI
İhrama girmeden önce iki rek’at namaz kılmak sünnettir. Bu namazın ilk rek’atında “Kâfirûn”, ikinci rek’atında da “İhlas” sûrelerinin okunması efdâldir.
27- İHRAM YASAKLARI
İhramlı iken yapılması cezayı gerektiren fiil ve davranışlardır. (Tırnak kesmek, elbise giymek…gibi)
28- İHSÂR
Hac veya umre için ihrama girmiş olan kimsenin, düşmanın engel olması veya hastalık gibi bir sebeple hac ve umreyi yapamadan ihramdan çıkmak zorunda kalmasıdır.
29- İSTİLÂM
Hacer-i esved’i selamlamak demektir. Tavafa başlarken, tavaf esnâsında her bir şavtı tamamlayıp hizâsına geldikçe ve sa’ye başlanacağı zaman, Hâcer-i esved’i istilâm sünnettir. Bunun için, Hâcer-i esved’e dönüp, namaza durur gibi tekbir ve tehlil ile eller kulak hizâsına kadar kaldırılır. “Bismillâh, Allâh-ü Ekber” denilerek, üzerine konulur ve eller arasından Hâccer-i esved öpülür.
İzdiham sebebiyle yaklaşılamazsa, avuçların içi Kâbe’ye çevrilmiş halde, eller aynı şekilde kaldırılıp, üzerine konuluyormuş gibi karşıdan işâret edilerek Hâcer-i esved selâmlanır ve sağ elin içi öpülür.
30- İZÂR
Belden aşağıya dolanan peştemal gibi örtüye “izâr” denir.
31- KÂBE
Allah’a ibâdet olunmak üzere, yeryüzündeki ilk yapılan binâ Kâbe’dir. Kâbe, Mescid-i Harâm’ın ortasında duvar uzunlukları 11-12 m. arasında değişen yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, taştan yapılmış dört köşe bir binadır. Üzeri, her sene hac mevsiminde yenilenen siyah bir örtü ile örtülür.
Köşelerinde çapraz olarak iki hat geçtiği düşünülürse, bu hatların uçları yaklaşık olarak dört aslî yönü gösterir. Bu köşelerden herbirinin ayrı ismi vardır:
Doğu köşesine “Rükn-i Hâcer-i Esved” veya “Rükn-i Şarkî”, güney köşesine “Rükn-i Yemânî”, batı köşesine “Rükn-i Şâmî”, Kuzey köşesine de “Rükn-i Irakî” denir.
32- KÂBE KAPISI ve MÜLTEZEM
Kâbe’nin kuzey doğu duvarında (Rükn-i Hacer-i Esved ile Rükn-i Irakî arasında) zeminden 2 m. kadar yükseklikte, “Kâbe kapısı” vardır. Bu duvarın, Rükn-i Hâcer-i Esved ile kapı arasında kalan kısmına “Mültezem” denir. Makam-ı İbrahim ile zemzem kuyusu da, Kâbe’nin bu cihetinde (kuzey-doğu duvarı karşısında) bulunurlar.
33- KEFFÂRET
İşlenen cinâyet karşılığında ödenmesi gereken cezâ demektir. Oruç, sadaka veya kurban olabilir.
34- KUBA MESCİDİ
Medine-i Münevvere’ye yaya bir saat mesâfede Kûba köyündedir. Hicret esnâsında bizzat Rasûlüllah (s.a) tarafından yaptırılmış ve Kur’ân-ı Kerim’de “Takvâ Mescidi”diye isimlendirilmiş olan mescidin yerinde bulunmaktadır. Rasûlüllah (s.a) Medine’de olduğu zamanlarda her Cumartesi bu mescidi ziyaret eder ve namaz kılardı.
35- MAKAM-I İBRAHİM
Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa ederken iskele olarak kullandığı veya halkı hacca dâvet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir. Mümkün olursa tavaf namazının burada (Makam-ı İbrahim’in arkasında) kılınması efdaldir.
36- MEKKÎ
Mekke’de ve mîkat sınırları içinde ikâmet edenlerdir.
37- MENÂSİK
Hac ve umre ile ilgili fiil ve ibadetlerden her birine “nüsük” veya “mensek” denir. Bunun çoğulu “menâsik” tir. Hac ve umre ile ilgili işler ve ibâdetler demektir.
38- MES’Â
Safâ ile Merve arasında sa’y yapılan yere “Mes’â” denir.
39- MESCİD-İ AKSÂ
Kudüs Mescidi’dir. Buna “Beyt-i Makdis” de denir. Yeryüzünde, Mescid-i Harâm’dan sonra yapılan ilk mesciddir.
Mescid-i Harâm’a bir aylık uzaklıkta bulunması sebebiyle “çok ırak mescid” anlamında “Mescid-i Aksâ” diye isimlendirilmiştir. Hz. Mûsâ’dan, Hz. İsa zamanına kadar gelmiş olan bir çok peygamberin bulunduğu ve vahy indiği yer olması itibâriyle Rasûlüllah (s.a) Efendimiz’in Mirâc’ında da yol uğrağı olmuştur.
Bir hadis-i şerifte: “Fazla sevâp umarak içinde namaz ve ibadet için şu üç mescid dışında hiç bir mescid için yolculuk yapmak uygun olmaz.
- Mescid-i Harâm
- Mescid-i Nebî
- Mescid-i Aksâ” buyurulmuştur.
40- MESCİD-İ HARÂM
Mekke’de ortasında Kâbe’nin bulunduğu câmi-i şeriftir. Buna “Harem-i Şerif” de denir.”Harâm” denilmesinin sebebi, ihtirâm ve saygı vâcip olduğu içindir. Kendisine karşı saygısızlık câiz olmadığı için, Mekke’ye de “Belde-i Harâm” denilir. Bir Hadîs-i Şerif’te: “Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Harâm hariç, başka mescidlerde kılınan bin namazdan efdâldir. Mescid-i Harâm’da kılınan bir namaz da sâir mescitlerde kılınan yüzbin namazdan efdaldir.” buyurulmuştur.
41- MESCİD-İ HAYF
Mina’da Cemre-i Ûla’nın güneyinde bulunan câmidir.
42- MESCİD-İ NEBÎ
Medine-i Münevvere’de içinde Rasûlüllah (s.a)’in kabr-i seâdetinin bulunduğu câmi-i şerftir. Buna “Mescid-i Seâdet” de denir. Bizzat Rasûlüllah (s.a) tarafından yaptırılmış, daha sonra muhtelif târihlerde genişletilmiş ve yenilenmiştir.
Bir hadis-i şerifte: “Benim şu (Medîne’deki) mescidimde kılınan bir namaz, (Mekke’deki) Mescid-i Harâm dışında diğer mescitlerde kılınan bin namazdan (sevâp cihetinden) daha hayırlıdır.” buyurulmuştur.
43- MESCİD-İ NEMİRE
Arafat bölgesinde, kuzey-batı tarafı Urene vâdisi sınırları içinde bulunan camidir. Urene vâdisi sınırları içinde kalan kısmında vakfe câiz değildir.
44- MEŞ’AR-İ HARÂM
Müzdelife’de Kuzeh dağı üzerinde bir tepedir. Zirvesinde silindir biçiminde “Mîkade” denilen ışıkla aydınlatılmış bir taş vardır. Müzdelife’de yapılan vakfenin Meş’ar-i Harâm yakınında yapılması sünnettir.
45- METAF
Kâbe’nin etrafında tavaf edilen yere “Metaf” denir.
46- MEVSİM
Haccın edâ edildiği zamana “Mevsim” denir. Zilhicce’nin ilk on günü kasdedilir.
47- MÎKAT
Doğrudan harem bölgesine veya Mekke’ye gelen âfâkîlerin ihramsız geçemeyecekleri sınırları belirleyen noktalardır.
48- MİNA
Müzdelife ile Mekke arasında, Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır. Büyük, Orta ve Küçük Cemreler buradadır. Bayram günleri “şeytan taşlama” denilen “remy-i cimâr” burada yapılır. Hac ile ilgili kurbanlarda genellikle burada kesilir
49- MİZÂB-I KÂBE (ALTINOLUK)
Kâbe’nin üzerine yağan yağmur sularının dışarıya akmasını sağlayan altından yapılmış oluktur. Hatîm’in karşısında olan duvar’ın üst orta kısmındadır.
50- MUHRİM
İhrâma giren kimseye ihramlı olduğu sürede “muhrim” denir.
51-MÜZDELİFE
Arafat ile Mina arasında Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır. Müzdelife’de vakfe yapmak vaciptir. “Muhassir vâdisi” dışında, Müzdelife’nin her yerinde vakfe yapılabilir. “Meş’ar-i Harâm” yakınında yapılması sünnettir.
52- RAVZA-İ MÜTAHHARE
Mescid-i Nebî’nin Rasûlüllah (s.a) Efendimizin kabr-i seâdetleriyle minber-i şerif arasında kalan kısımdır. 10 m. genişlik 20 m. uzunlukta 200 metrekarelik pek mübârek bir mahaldir. Bir hadis-i şerifte:
“Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.” Buyrulmuştur.
Halk arasında Rasûlüllah (s.a)’in kabr-i seâdetelerine de “Ravza-i Mütahhare” denilmektedir.
53- REMEL
Erkeklerin, tavafın ilk üç şavt’ında; kısa adımlarla koşarak ve omuzları silkerek çalımlı ve sür’atli yürümeleridir. Müteâkiben sa’y yapılacak tavaflarda “remel” sünnettir. Sonunda sa’y yapılmayacak tavaflarda remel yapılmaz.
54- REMY-İ CİMÂR (Şeytan Taşlamak)
Mina’da “Cemre” adı verilen taş kümelerine ufacık taşlar atmak demektir. Hac’da bayram günlerinde Mina’da “Akabe, Orta ve Küçük Cemre” adı verilen, üç Cemre’ye usulüne göre ufacık “7” şer taş atmak vaciptir.
55- RİDÂ
Belden yukarıya örtülen havlu ve benzeri örtüye “ridâ” denir.
56- SA’Y
Safâ ile Merve arasında gidip gelmektir. Safâ’dan Merve’ye “4” gidiş, Merve’den Safâ’ya “3” dönüş olmak üzere “7” şavt’tan ibârettir. Bütün tavaflardan sonra sa’y yapmak gerekmez. Hac ve umre için sadece birer defa sa’y yapılır.
57- SÂFA ve MERVE
Mescid-i Haram’ın doğusunda yaklaşık 350 m. aralıklı iki tepedir. Güneyindeki Safâ, kuzeyindeki ise Merve’dir. Sa’y bu iki tepe arasında yapılır.
58- ŞAVT
- Tavafta: Hacer-i Esved’den başlayıp, tekrar aynı yere gelinceye kadar, Kâbe’nin etrâfını bir defa dolaşmaktır. “7” şavt, bir tavaf olur
- Sa’y’de: Safâ’dan Merve’ye gidiş ve Merve’den Safâ’ya dönüşlerden herbirine “şavt” denir.
59- TATAVVU
Farz ve vâcip olmadığı halde, fazla sevap için nâfile olarak yapılan ibadetlere “tatavvu” veya “nafîle” adı verilir.
60- TAVAF
Hâcer-i esved köşesinden başlayarak Kâbe’nin etrafını usulüne göre yedi defa dolaşmaktır. Devirlerden her birine “şavt” denir.
61- TAVAF NAMAZI
İster farz, ister vâcib, ister sünnet veya nâfile olsun, bütün tavaflardan sonra iki rek’at namaz kılmak vaciptir. Ancak, haccın veya tavafın vâcibi değil, -vitir namazı gibi- müstakil bir vaciptir. Bu sebeple, terki cinâyet sayılmaz ve maddî bir ceza gerektirmez.
Kerâhet vakti değilse, tavaf bitince, ara vermeden hemen kılmak efdaldir. Daha sonra hatta memleketine döndükten sonra kılmakla da vâcip edâ edilmiş olur; fakat gereksiz olarak geciktirmek mekruhtur.
Tavaf namazının “Makam-ı İbrahim”in arkasında kılınması müstehaptır. Orada mümkün olmazsa, sırası ile Hıcr’de Altınoluk’un altında, veya Hıcr’ın herhangi bir yerinde yahut Harem-i Şerif’in uygun bir yerinde kılınır. Bu yerlerden hiç birinde kılınamamışsa, Harem bölgesinde kılınabilir. Harem bölgesi dışında kılınmakla da vâcip eda edilirse de sevap ve fazileti az olur.
İhram namazında olduğu gibi bu namazın da ilk rek’atında Fatiha’dan sonra “Kâfirûn”, ikinci rek’atında Fâtiha’dan sonra “ihlâs” sûrelerinin okunması efdaldir.
62- TAVAF’IN NEVİLERİ
- Kudûm tavafı:
Mekke’ye geliş tavafı demektir. İfrad veya kıran haccı yapan âfâkîler için sünnettir. Sâdece umre veya temettu haccı yapanlar ile mîkat sınırları içerisinde bulunanlar, kudûm tavafı yapamazlar.
- Ziyâret tavafı:
Buna “ifâza tavafı” da denir. Hac’da farz olan tavaf budur. Arafat vakfesinden sonra yapılır.
- Vedâ tavafı:
“Sader tavafı” da denir. Mîkat sınırları dışından gelen hacıların ziyâret tavafından sonra Mekke’den ayrılırken son defa yaptıkları tavaftır.
- Umre tavafı:
Sâdece umre yapmak üzere Mekke’ye gelenler ile temettü veya kıran haccı yapanların Mekke’ye geldiklerinde ilk yapacakları tavaftır. Bu tavaftan sonra umrenin sa’yi yapılacağından, ıztıba ve ilk üç şavt’ta remel de yapılır.
- Nezir (adak) tavafı:
Herhangi bir sebeple tavaf etmeyi adayan kimsenin, nezrini yerine getirmesi vaciptir. Bunun için, bir zaman belirlemişse, belirlediği zamanda; belirlememişse, dilediği zamanda yapar.
- Tahiyyetü’l-mescid tavafı:
Tahiyyetü’l-mescid namazı yerine, Mescid-i Harama her ne zaman gidilse hürmeten ve mescidi selamlamak için yapılan nâfile tavaftır. Üzerinde başka tavaf olmayanlara müstehaptır. Başka tavaf yapılırsa, bunun yerini tutar.
- Nâfile (tavavvu) tavaf:
Mekke’de bulunan süre içinde, hacla ilgili olarak yapılması gereken tavaflar dışında, fırsat bulundukça ve arzu edildikçe yapılan tavaflardır.
Afâkilerin, nâfile tavaf yapmaları, Mescid-i Hâram’da nâfile namaz kılmalarından efdaldir. Hac mevsimi dışında, Mekke’liler için de hüküm aynıdır.
Diğer ibâdetlerde olduğu gibi, niyet edilip başlanılan nâfile bir tavafın bitirilmesi vâcip olur. Hac’la ilgili tavaflar: kudûm, ziyaret ve vedâ tavaflarından ibârettir.
63- TEHALLÜL
İhramdan çıkmak, yani ihram yasaklarının sona ermesi demektir. Hac ve umre için ihrama giren kimse, belirli menâsiki edâ ettikten sonra tıraş olarak ihramdan çıkar. Belirli menâsik tamamlanmadıkça tıraş olmakla ihramdan çıkılamayacağı gibi, menâsik tamamlandıktan sonra da tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmış olmaz.
64- TEHLÎL
(Lâ ilâhe illa’llâhü vahdehû lâ şerike leh, lehü’l mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr)
“Allah’tan başka kulluk edilecek hiçbir ilâh yoktur. Tektir, eşi ve ortağı yoktur. Mülk O’nun, hamd de O’nundur. O herşeye kadirdir.” demektir.
65- TEKBÎR
(Allâhü ekber, Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve li’llâhi’l-hamd.)
“Allâh büyüktür, Allâh büyüktür. Allâh’tan başka kulluk edilecek hiç bir ilâh yoktur. Allâh büyüktür, Allâh büyüktür. Hamd O’na mahsustur.”
66- TELBİYE
Lebbeyk, Allâhümme Lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk, İnne’l-hamde ve’nni’mete leke ve’l-mülk, lâ şerîke lek.
“Rabbim, dâvetine sözüm ve özümle tekrâr tekrâr icâbet ettim, emrine boyun eğdim. Rabbim senin dâvetine icâbet, boyunumun borcudur. Senin eşin ve ortağın yoktur. Rabbim, bütün varlığımla sana yöneldim. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Bütün bunlarda eşin ve ortağın yoktur senin” demektir.
Telbiye yüksek sesle söylenir; hanımlar, gerek telbiye gerek diğer duâ ve zikirlede seslerini yükseltemezler.
Telbiye, ihramlı bulunulduğu sürece, ayakta, oturuken, yürürken, binek üzerinde, her halde yapılabilir. Özellikle, zaman, mekân ve durumda yenilik ve değişiklik olduğunda; yokuşta, inişte, kafileye rastlanışta, namazlardan sonra, seher vakitlerinde, gece, gündüz, her fırsatta yapılmalıdır.
Telbiye söylerken, her defasında üç defa tekrarlamak, sonra tekbir, tehlil ve selâvat-ı şerife okumak ve Cenâb-ı Hakk’a niyâzda bulunmak müstehaptır.
Telbiye, hac’da Zilhicce’nin 10’uncu (bayramın birinci günü) Akabe Cemresi’ne taş atmağa başlamakla; umrede ise umre tavafına başlamakla son bulur, daha sonra yapılmaz.
Telbiye esnasında verilen selâmı almak câiz; selâm vermek ise mekruhtur.
67- UDHİYYE
Kurban Bayramın’da belirli şartları hâiz kimselerin kesmeleri vâcip olan kurbana “uhdiyye” denir.
68- UMRE
Belirli zamana bağlı olmayarak Kâbe’yi usûlüne göre ziyâret etmek ve yapılması gereken diğer menâsiki ifâ etmektir.
69- VAKFE (VUKUF)
Belirli bir yerde belirli süre kalmak demektir. Hacda, Arafat ve Müzdelife denilen iki yerde vakfe vardır.
Bunlardan “Arafat vakfesi” haccın rüknü olup, farzdır. “Müzdelife vakfesi” ise vaciptir.
70- ZEMZEM
Kâbe’nin doğusunda, Cenâb-ı Hakk’ın Hz. Hâcer ile oğlu Hz. İsmail’e ihsan ettiği suyun yerinde kazılan, mübârek kuyunun suyudur. Yeryüzündeki suyun efdalidir. Bol bol içildiği gibi abdest ve gusülde de kullanılabilir. Ancak, istincâda, necâsetlerin kullanılması mekruh görülmüşitür.
Hacılar, bu sudan memleketlerine götürerek teberrük ve hayır kasdı ile ziyaretçilerine ikrâm ederler.
Rasûlüllah (s.a) “Zemzem, hangi maksatla içilirse o maksat içindir” buyurmuştur. Bu sebeple, kıyâmette, hesap gününde, susuzluk çekilmemesi, dilek ve niyyeti ile içilmesi uygun olur.
Özellikle veda tavafından sonra Beytullah’a karşı ayakta durup, Kâbe’ye bakarak kana kana içmek, başına ve vücuduna dökünmek sünnettir.
Zezmzem içerken:
(Allahümme innî es’elüke ilmen nâfiân, ve rızkan vâsian, ve şifâen min külli dâin ve sekam.)
“Allah’ım! Senden faydalı ilim, bol rızık ve her türlü dert için şifâ niyâz ediyorum” diye duâ edilir.
71- ZİYÂRET
Görmeye gitmek demektir. Burada maksat, ihramlı olarak tavaf, sa’y ve vakfe gibi menâsiki usûlüne göre yapmaktır. Ziyâret belirli zamanda ve Arafat vakfesi ile birlikte olursa “Hac”; herhangi bir zamanda, vakfesiz olarak icrâ edilirse “Umre” adını alr.
Hacca “hacc-ı ekber”, umreye “Hacc-ı asğar” da denir. Arefe günü Cuma’ya rastlayan hacca, hacc-ı ekber denilmesi hatadır. Ancak, arefe günü Cuma’ya rastlayan hac daha faziletlidir.
*Bu bölüm, İrfan Yücel’in “Hac Rehberi” (Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları) adlı eserinden alınmıştır.