Kızım sana söyledim, gel gelinim sen anla!
Baba isen bu mektup, sana, deryâdan damla!
Aşağıda, her biri birbirinden kıymetli olan babalara hitâben yazılmış bir mektup okuyacaksınız. Ailesinin çobanı olması gereken, hanımını ve çocuklarını idare etmekle vazifeli bulunan babalar, toplumun huzurla devamında son derece önemli bir rolü üstlenmiş bulunuyorlar. Geçim derdinin şiddetli yorgunluğuna ek olarak, ehlinin terbiyesiyle de meşgul olması gereken, bu hususta sağlam ve şer’i bir duruş sergilemesi beklenen babalar, elbette büyük bir yükü omuzlamış bulunuyorlar.
Şimdi, tüm babalara Allah’tan yardım dileyelim ve bir öğretmenin, bir öğrenci velisine yazmış olduğu, deryâdan damla kâbilinden mektubumuza geçelim:
“Kıymetli Velîmiz,
Aylardır bir çalışmanın, dünyanıın en zor işlerinden birinin, insan eğitiminin gerçekleşmesi için çaba sarfetmekteyiz. Bu hususta elbette tek başına etkili olmamız düşünülemez. Bir öğretmen, ancak ve ancak, anne babalarla berâber başarıya ulaşabilir. Zîrâ eğitimini üstlendiğimiz kişiler, bizim çocuklarımız.
O halde sevgili çocuğunuzun öğretmeni olarak sizden bazı ricâlarım var. Takdir edersiniz ki bizim berâberliğimiz pek yakında sona erecek ve o, hayatının kalan kısmını, öncesinde olduğu gibi, yine sizinle ve akraba çevrenizle birlikte geçirecek. O halde ben, sizlerin hayatında geçici bir unsurum. Kalacak olansa, evlâdınızın bilincine yerleşmekte olan tavır ve davranışlardır. Bu hususta ben de sizler gibi büyük bir sorumluluk taşıyorum.
Âilesi olarak, temelde çocuğa ne verirseniz, sürekli olarak çocukta kalacak olan da odur. Bu sebeple tavsiyelerimi sıralamak, böylece üzerime düşenin bir kısmını yerine getirmek istiyorum:
1- Lütfen yanlışlıkları karşısında istikrarsız olmayın ve hanımınızla ortak tavır içinde olun. Bir çocuğun yanlışlıkları, çoğunlukla kendisi gibi zararsız ve küçük olur. Yine de dikkate alın ve küçümsemeyin. Zîrâ damlalar birleşip, önüne geçilemeyecek bir sele dönüşebilir.
2- Çocuğunuzun her istediğini almayın, her dediğini yapmayın. Onu zaman zaman mahrum bırakın ki elde ettiği vakit, mutlu olabilsin. Her an doyurulan ve tok olan bir çocuk, açlığın zorluğunu bilemeyeceği için, tokluğa da şükredemez. Yokluğun acısını hissetmeyen, varlığın mutluluğuna erişemez.
3- Bir babanın, çocuğunu sevmesinden daha tabii ne olabilir? Fakat sevginizi maddî ödüllerden ziyâde, onunla geçireceğiniz nitelikli zamanlarla ifâde edin. Zîrâ evlâdınızın en büyük açlığı budur.
4- Çocuklarınızdan birinin, zihinsel özürlü olması sebebiyle, zor günler geçirdiğinizin farkındayım. Zâten zor olan ebeveynlik mesleği, bu tip durumlarda daha da zorlaşır. İki kardeş arasında adâleti gözetmek, her ikisine de ayrı ayrı şefkat ve ilgi sunmak, elbette pek meşakkatli bir uğraş; fakat her çocuğunuza, kendi durumuna uygun davranın ve bunun neden gerekli olduğunu güzelce anlatın. Sağlıklı olan çocuğu, ihmâl etmek sûretiyle cezâlandırmak, çok büyük bir hatâdır.
5- Çocuğunuz son derece akıllı, muhakemesi kuvvetli, alıcı ve kabiliyetli biri. Henüz çok küçük olmasına rağmen, duygularını çok güzel ifâde ediyor ve çok kuvvetle seziyor. Üstelik evde, “anne – baba” olarak iki cepheye ayrılırsanız, bundan doğacak boşluğu çok iyi kullanabilecek zekâya da sâhip. Gözlemlediğim kadarıyla, bunu zaten yapıyor. Arkasında mutlaka duracağınızı ve onu her durumda koruyacağınızı hissettiği için, annesine karşı oldukça rahat ve saygısız tavırlar içine girebiliyor. Lütfen buna meydan vermeyin ve ne olursa olsun, onun yanında, hanımınızla tartışmaya girmeyin.
6- Bir babanın çocukları için yapabileceği en büyük iyilik, o çocukların annesine sevgi ve saygı duymaktır, lütfen bunu sürekli hatırlayın. Hayatı bir başkasıyla birleştirmek, ve huzurla devam ettirmek, elbette çok zor bir iştir; fakat yanlış tavırlarla bu sıkıntıyı her iki taraf için de çekilmez hâle getirmemek gerekir. Siz evinizdekilerin çobanısınız. Bu size Allah’ın uygun gördüğü sıfattır. Bu sebeple, Allah rızâsı için olgunluğu, idâreyi ve büyüklüğü elden bırakmayın.
7- Siz de gayet iyi bilirsiniz ki evlilikle berâber “ben” dönemi biter, “biz” dönemi başlar. Bu “biz” içine çocuklar da katılınca, yük ağırlaşır. Şüphesiz Allah, bizi bizden iyi bilir ve bize çekemeyeceğimizi yüklemez. O halde lütfen, âilenizi daha mutlu kılmak adına, onlara biraz daha fazla zaman ayırmaya ve hanımınızla ortak dili konuşmaya çalışın.
8- Çocukların terbiyesi, ana-babanın ortak ve kararlı tutumunda gizlidir. Çocuklarınızı annesine karşı lütfen kayırmayın.
9- Siz babasınız. O halde bırakın, çocuğunuz da çocuk olarak kalsın ve size babalık yapmasın. Çocuğunuza “Nasılsın babacığım?” diye sorup da kafasını karıştırmayın. “Nasılsın evlâdım?” diyerek, rolünüzü netleştirin. Aile bireyleri üzerinde kontrolünüzü ve onlar nezdinde saygınlığınızı yitirmeyin.
10- Çocuklarınızın huzurla büyümesi, büyük oranda sizin hanımınızla mutlu olmanıza bağlıdır. Allah rızâsına uygun yaşamayı şiâr edinir, ibâdetlerinizde istikrârı yakalayabilir, mutluluğu yabanda değil de yuvada arayıp bulur, sonra da iç huzûrunuzu âilenize yansıtırsanız, ne güzel olur.
11- Çocuklar, duygusal açlıklarını bazen yanlış davranışlarla yansıtmaya ve bu şekilde ilgi odağı olmaya çalışırlar. Yalan söylemek, söz dinlememek, inat etmek, aykırı davranmak gibi nice davranış, temelinde bir mutsuzluğu barındırır.
12- Çok basit bir konu bile olsa, çocuğunuzun yanında hanımınızla tartışmayın. Özellikle de çocuklarınızın davranışlarıyla ilgili bir mesele için, onların karşısında birbirinize muhâlif davranmayın.
13- Şunu da hatırlatmak isterim: Çocuğunuz evinizde, en nihâyet misafirdir. Vakti gelecek, ömrü olursa, o da bir yuva kuracak ve onun da çocukları olacaktır. Onu, iyi bir hanım/bey ve iyi bir anne/baba olabilmesi için, saygı ve sevgi göstererek yetiştirin. Yaşı kaç olursa olsun, fikirlerine kıymet verip, onunla istişâre edin. Ezmeyin. Hakkına riâyet etmekle kalmayıp, haddini de bildirin. Hayır nefsiniz değil, bunu yaparken, Allah ve Rasûlü’nün ölçüleri olsun mihenginiz.
14- Onu her durumda koruyan ve savunan biri olmanız, iyilik değil, kötülüktür. Bir çocuk, annesini babasına şikâyet ediyor ve baba da anneye bu sebeple kızıyorsa, orada çocuk eğitiminden bahsedilemez. Bu çocuk yarın öğretmenini, daha sonra da beyini size şikâyet etmeye kalkışır ki bu, hiç de hoş bir iş olmaz.
15- Çocukların genelinde bir babasızlık sorunu var. Babalar sağ; ama çocukların hayâtında yok gibiler. Çocuklar, babalarının parayı, maçı, televizyonu ya da bilgisayarı, kendilerinden daha çok sevdiğine inanarak büyüyorlar. Çocuğunuz da böyle. Ona, böyle düşünmekten vazgeçmesi için yardım edin. Aksi taktirde bütün ömrü boyunca, sevildiğine inanmakta güçlük çekecek.
Mektubuma burada son veriyor, iki cihânda sevinenlerden olmanızı diliyorum. Hakk’ın râzı olduğu güzel bir hayat sürmeniz, evlâdınızın hayrını görmeniz duâsıyla… Saygılar.”
Neslihan Nur TÜRK
2014 – Ağustos – Altınoluk Dergisi