Azim; Kuvvetli irâde, istek, arzu. Bir işe kesinlikle niyet etmek, bir iş hakkında kati karar ve niyet sahibi olmaktır. Engelleri yenmedeki kesin kararıdır. Azim sebat anlamına da gelir.
Azim bütün maddi-mãnevi, bedenî-ruhî kuvvetleri toplayıp hedefe yöneltmektir. Haklı gayeler uğrunda azimli olmak iyi bir özelliktir. Azimin karşıtı tereddüt ve geciktirmedir. Bir âyet-i kerime şu anlamdadır: “Azmedince de Allah’a tevekkül et, artık tereddüt etme, şübhe yok ki Allah Tealâ tevekkül edenleri sever.”
Takva ile hareket eden ve Allah’ın emirlerini en mükemmel şekilde yapmaya çalışmaya da azimetle hareket etmek denir. Allah’ın veli kulları ruhsatlarla değil hep azametle hareket ederler. Sanki kılı kırk yararcasına günaha girmeye aşırı korkarlar. Azimetle hareket edebilmek seçilmişlerin yoludur.
Azimli kişi herhangi bir engelle karşılaştığında hemen o işten vazgeçmez. Tam aksine azimli olarak olayların üzerine gider ve engelleri aşar. Azimli olan insanlar hayatta daima başarılı olurlar. İnsan gevşek ve kararsız olmamalıdır. Yani kınayanın kınamasından korkmadan doğru bildiği işlerde azimli olmalıdır.
Allahü Teâlâ Kur’ân-ı kerîm’de meâlen buyuruyor ki:
Kehf 28: Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et…
İslâmiyet’te ibâdetler için iki yol vardır: Biri ruhsat yâni, İslâmiyet’in ibâdetlerde tanıdığı, izin verdiği kolaylıklar, diğeri azîmettir. Azîmet ile amel etmek, ruhsat ile amel etmekten daha kıymetlidir. Hadîs-i şerîfte;”Amellerin en fazîletlisi nefse en zor gelenidir” buyrulmaktadır.
Sebat; bir konuda iyi düşündükten sonra verilen karardan dönmemedir.
Sebat, ahlâkî faziletlerden biridir. Sebat ve metanet; herhangi bir konuda iyice düşündükten sonra verilen karardan asla bir daha dönmemek demektir. Bu fazilete sahip kişiler sözünde sâbit ve görüşlerinde kuvvetli, işlerinde cesur ve yürekli kimselerdir.
Sebat ve metanet sahipleri yapacakları işleri önceden iyi düşünür, lehinde ve aleyhinde olan bütün sebepleri karşılaştırıp ölçer, tercih sebeplerini bularak karar verir; böyle verilmiş karardan da artık dönmezler. İrade ile ilgili olan bu fazilete sahib olmak büyük bir meziyettir. Ne sevinç, ne üzüntü, ne menfaat, ne de heyecan, kısaca hiç bir şey metin olan adamı kararından döndüremez.
Önderler ve önemli mevkilerde bulunan kişiler sebat ve metanet sahibi olurlarsa, çevrelerindeki insanlar için cesaret ve güven kaynağı durumuna gelirler. Böyleleri, işlerinde daha başarılı olur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey mü’minler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman, sebat edin ve Allah’ı çok anın ki, kurtulabilesiniz” (Enfal, 45). Bu âyette, sebat ve metanetin, harpte zafere erişmek ve kurtuluşa ulaşmak hususundaki önemine işaret edilmiştir. Gerçekten de bu ahlakî fazilete sahip olmayanların doğru karar vermeleri, işlerinde başarılı olmaları, düşmanla galip gelmeleri pek güçtür.
Sebat ve metanette âşırı gitmek inattır. Yokluğu da, kararsızlıktır.